Film Rus yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy’un hayatının son yıllarında yaşadıklarını, fikirlerini, Marksizm’den etkilenerek köylülere mülkiyet hakkı verilmesi için başlattığı hareketi konu almasına rağmen aşk ve evlilik teması üzerinde daha çok durulmuş, böylece film sıkıcı bir biyografi olmaktan çıkarılarak keyifle izlenebilecek romantik bir dönem filmi haline getirilmiş.
Filmde özellikle vurgulamam gereken unsur ise kesinlikle oyuncuların başarısı. Helen Mirren filmde Tolstoy’un eşi Sophie rolünde tek kelimeyle mükemmel. Başarılı oyuncu bu rolüyle Roma film Festivali’nde de En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görülmüştü. James McAvoy ise Tolstoy’un kültürlü, zeki ama aşk konusunda başarısız olan sekreteri Valentin Bulgakov’u canladırıyor. Sıkı bir Tolstoy hayranı olan Valentin aynı zamanda, para ve şöhreti tercih etmeyip toplum için sanat yapan ve bu yüzden eşiyle arası bozulan yazarın en büyük destekçilerinden. Filmde Tolstoy’un aşk hakkındaki fikirleri sayesinde duygusal yaşamındaki sorunlara çözümler buluyor ve her geçen gün yazara olan bağlılığı biraz daha artıyor.
Kısacası ‘Aşkın Son Mevsimi’ , bir biyografiden beklendiği gibi yazarın tüm hayatını izleyiciye sunmamakla birlikte edebi ve siyasi duruşu hakkında bizi bilgilendiriyor ve dönem Rusya’sıyla ilgili fikir edinmemizi sağlıyor. Edebiyata ve dönem filmlerine ilgi duyanlar mutlaka izlemeli.
PUANIM: 7.5
PUANIM: 7.5
IMDB PUANI:7